Bu günlerde herkes Halep’te, Şam’da ne olup bittiğinden haberdar, gidip gören yok ama birinci elden görgü tanığıymış gibi konuşuyorlar.

Komşunun meraklısının kulağı, komşu duvarında olurmuş, bizim elimiz uzanıyor komşunun sınırlarının ötesine…

Şaşırmıyorum desem yalan olur.

Şaşırıyorum…

Kendi ülkesinin bir coğrafyasında olup bitenden bu kadar bihaber adamlar, kadınlar nasıl oluyor da; Suriye içlerinde, her olup bitenden bu kadar haberdar olabiliyor…

“Kelin mehlemi var da başına mı çalmıyor” demezler mi adama…

Daha garibi de herkes bir taraf.

Başbakan bir taraf, muhalefet bir taraf, halk taraf, taraf…

Kimine göre Esat iyi, hoş adam, en azından karısı türbanlı, başörtülü değil. Ama velâkin biraz diktatör…

Bu kesim biraz başbakana inat Esat’a sarılıyor. Farkındalar mı bilmem ama bir zalime karşı bir başka zalimin eteği tutuluyor…

Kimileri de; başbakanın ağzından konuşuyor, “Arap Baharı” diyerek başlayıp Suriye de ki; Müslüman kardeşlerinin acılarından söz ediyorlar.

Bir duyan olur diye korkuyorum; Kürtler Müslüman değil sanacaklar…

Suriye sorunu, içeride kendi sorunlarını hal etmemiş, sorunların altında kalmış hükümetin gündem değiştirme çabası olmaktan çoktan çıktı.

Hükümet bir savaş hazırlığı içinde.

Üstelik asla bizim olmayan bir savaş bu.

Kimin için sorusunu geçiyorum.

Çünkü bir yerden sonra kimin için olduğunun hiçbir önemi yok. ABD’in Irak’ta yapıp boyunun ölçüsünü aldığının bir benzerini yaşamaya gönüllü bizim hükümet.

“Böyle komşu düşman başına” görüntüsü verdiğimizin utancı yetmezmiş gibi çocuklarımızın bizim olmayan bir savaşta ölmelerini istemiyorsak, hükümete dur demesini bilmeliyiz…

Hasan KAYA
07 Ağustos 2012, Salı