Marx’ın dünyaya sunduğu teori ve felsefe içinde yaşadığımız topluma mahkûm olmadığımızı, insan doğasına uygun, özgür gelişimin önünü açabilecek bir toplumsal örgütlenişin de mümkün olduğunu öngörür. Marx öncesi, dünya görüşlerinin, felsefi, siyasi ve sosyolojik olarak bu çapta bir değişimi ön gördüğünü, insanı önceleyen bir seçenek sunduğuna rastlamıyoruz.
Marx kendisinden önce gelenlerden olduğu gibi sonra gelenlerden de bu notkatda farklıdır. İnsana Marx kadar değer biçen, öne alan bir başka felsefi akıma rastlanmaz. Onun bütün toplumsal ve felsefi eleştirilerinin odağında insan, yalnızca insan bulunur. O daha iyi bir yaşamın mümkün olduğu hedefini öncelik verir ve ilk kez onun önermelerinde teori ile pratiğin bu denli iç içe olduğunu görürüz.
Toplumun değişmesi sürecinin olduğu gibi, daha iyi bir yaşamın inşa edilmesi sürecinin de mimarı olarak, Marx insanı işaret eder. Bütün bu yönleriyle Marx çağının gelişmelerini ve bilgi birikimini dolaysız, doğru kullanan filozof olarak karşımıza çıkar.
Marx’ın ele aldığı sorunların hiç biri Marx ile birlikte tanıştığımız ve öğrendiğimiz sorunlar değildir. Marx’ın ele aldığı yorumladığı sorunları ondan önce ele alan ve yorumlayanlarda oldu. Örneğin Kant ve Hegel değişimleri insan eksenli ele almış, anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmışlardır. Saint Simon, Proudhon gibi kimi düşünür ve ekonomistler burjuvazinin iktidarının bu erken döneminde, toplumun yaşadığı büyük acıların, ağır sömürünün kısmı düzeltmelerle yaşanılabilir kılınmasından söz etmekle yetinmişlerdir.
Ancak Marx hepsinden ayrılarak, temelde farklı bir yerde durur. O insanın kendi yaşamı karşısındaki edilgen duruşunu ret eder, kaderini kendi eline almasını önerir. O içinde yaşadığı toplumsal düzeni anlamaya, onu yorumlamaya çalışmanın ötesine geçer. İnsanın bütün yönleriyle gelişmesinin önünü açacak, yeni bir dünyanın, yeni bir hayatın var edilmesini önerir…
Marx düşüncesini ifade ederken her aşamada sorgulayan ve eleştiren olur. Felsefe tarihi ve insanı da içine alan toplumsal yapı, Marx’ın eleştirisinin hedefinde olur. Marx kendisinden önceki filozofların kullandığı yöntemi eleştir, kendi felsefi bakışını ortaya koyar. Ancak orada durmaz, felsefenin özellikli sorunlarına da eğilir, güncel toplumsal politik sorunlara kadar uzanır, her alanda kendi görüşlerini şekillendirmiştir.
Feuerbach Üzerine Tezlerinde; “Filozoflar yalnızca dünyayı farklı biçimde yorumlamışlardır, aslolan onu değiştirmektir” diyerek bir başka hayatın mümkün olduğunun altını çizerek, tarafını belir ve diğer filozofların hepsinden kendini ayırır.
“Marx’ın gözünde, Epikür ve Feuerbach gibi şu veya bu derecede muhalif materyalistler de dâhil, Platon’dan Hegel’e kadar varan bütün bir geleneğin okulda öğretildiği haliyle felsefe, açıkça dünyayı kişisel yorumlama girişiminden başka bir şey değildir. Bu ise, en iyi halinde dünyayı olduğu gibi bırakmaya, daha da kötüsü onu güzel göstermeye yöneltmiştir.”[1]
Hasan KAYA
[1] Balibar, Etienne, Marx’ın Felsefesi (çev. Ömer Laçiner), Birikim Yayınları, İstanbul, 2003, s. 10.