Sanki ilk kez böylesine bir olay yaşanıyormuş gibi hep beraber şaşırıyoruz. Nasıl olur diye kendi kendimize soruyoruz.
Açık konuşmak gerekirse, bu şaşırmış gibi yapmalar hiç inandırıcı değil, işe yaramıyor.
Hepimiz de çok iyi biliyoruz ki; bu ilk değil, son da olmayacak…
Belki ilk olan uzun bir aradan sonra savaş uçaklarının kullanılmış olması…
Ondan başka ilk olan bir şey yok…
Ama kabul etmek gerekir ki, bu da bir ilerleme; “yok canım, bunların hepsi yalan, bunlar kendini bilmez üç beş eşkıyanın, vatan hainin uydurması” açıktan diyen yok…
Bu sefer devletin suçlu olduğu “operasyon kazası, istihbarat hatası” da dense utangaç bir dille açıkça kabul ediliyor.
Ama olurda şaşırıp, yok canım diyenler olursa onlar için küçük bir anımsatma yapalım.
Hiç telaşlanmayın uzaklara gidip 1915’den başlamayacağım. 1938 Dersim’de demeyeceğim…
12 Eylül 1980 Faşist Cuntasının yaptıklarına da hiç girmeyeceğim, zira o başlı başına bir büyük kıyım…
Siz, 1 Mayıs 1977 Taksim, 1978 Maraş, 1980 Çorum, 1993 Sivas Madımak’ı anımsayın yeter…
Elbette liste yukarıya aldıklarımla sınırlı değil. Hiç zorlanmadan daha bir çok olayı buraya alıp sıralamak mümkün.
Toplu kıyımlar, faili meçhuller, yakın tarihimiz, bu acı olaylarla yazıldı, yazılıyor…
Son günlerde açıklanan belgeler, bu olayların hemen hepsinde; kolluk kuvvetlerinin doğrudan olayların içinde olduğunu, baş rol oynadığını veya kendileri içinde değillerse, göz yumduklarını görüyoruz.
Yurttaşını korumakla yükümlü olan, asıl görevi yurttaşına hizmet olan devlet bunu neden yapar.
Neden, devlet yurttaşlarına böylesine düşmanca saldırılar içine girer veya göz yumar…
Bu kıyımların yaşanmasının asıl nedeni anlamak için asıl sorulması gereken sorular bunlar…
Lafı hiç dolandırmaya gerek yok.
Neden, niçin sorularının cevabı aslında kimlere bu düşmanca saldırının yapıldığı sorusunun cevabında gizli…
Yıllar içinde liste giderek kısaldı. Sıralaması değişti. Ama katli vacip olanlar hep aynı kaldı.
Bu ülkenin ötekilerinin listesinin son hali; solcu komünistler, Kürtler, Aleviler olarak kısaldı.
Sözün bittiği yer dedikleri o yerdeyiz şimdi… Ya da; söze asıl şimdi, tam da buradan başlamak lazım…
Hasan KAYA
02 Ocak 2012 Pazartesi