.: Aydınlar…
Biz de; aydın dendiğinde ilk akla gelenler gazetelerin köşelerini tutanlar oluyor. Başka aydın, başka yazar bilmiyoruz... Bir gazetede köşeyi kapınca çok bilen, yol gösteren aydın oluyorsunuz. Ama bu köşe kapmanın iyi yazı yazma, çok şey bilme ile çoğu zaman bir ilgisi yok. Marifet her neyse; o köşeyi kapma becerisi göstermede…
.: Başbakan suç işliyor…
Son günlerde liberal aydınlar feryat figan, başbakanı eleştiriyorlar. Hep yapa geldiklerini yeni görmüş gibi sıralayıp sonrada “bu olmadı sayın başbakan” diyorlar…
Ahmet Altan, sonra sevgili kardeşi Mehmet Altan, Hasan Cemal ve az da olsa Cengiz Çandar ve diğerleri…
.: Varsa yoksa; “Kürt Meselesi”
Çok şey mi? İnsanın kendi ana dilinde eğitim görmeyi istemesi. Gittiği resmi dairede, mahkemede kendi ana dilinde konuşması, hizmet alması…
Liderin gölgesinde…
İnsan kendi gücünü, bilgisini çoğu zaman küçümser, kendisinin üzerinde, hayatını belirleyen bazı güçlerin olduğuna inanır.
Tanrıların önünde secdeye gelen insan, onunla yetinmez. Kahramanlar, liderler yaratır, peşlerine düşer, savrulur…
.: Bu ülkenin gerçeği
“Çok güzel bir yer değil mi?” diye soruyor. Bana sorduğundan emin olmak için etrafıma bakıyorum. Onu gülümseyerek bana bakarken yakaladığımda sorunun bana olduğunu anladım…
“Evet” dedim kısaca.
Kahvemi içip, kitabımı okumak istediğimden laf lafı açılsın istemiyorum…
Simitçi Harun ve Kürt Meselesi
Oturduğumuz yerde terliyoruz. Terledikçe elimizdeki kitabı bırakıp öylece bakınırken, su içme ihtiyacı ile denize girip serinleme arasında sıkışıyoruz… Yan tarafta genç bir çift, adam göbekli, elinde cep telefonu durmadan bir yerlere telefon ediyor, kızıyor, bağırıyor ayağa kalkıp plaj şemsiyesinin etrafında turluyor, oturuyor. Onun yanında “Yiğit” diyip kendisini paralayan bir anne.
Bir yoksul çocuk başbakan olur…
Başbakan geçen Rize’de anlatıyor, çocukluğu yokluk içinde geçmiş, annesi babası yoksulmuş…
Zengin olanların ağzında sakız, bildik bir hikâyedir bu. Ama başbakan öykünün sonunu; “hey gidi...
.: Bozulmayan ezberler…
Her gün, sabah kahvemi içtiğim kafeteryadaki yan masa komşum, kilo verdiğimin farkına varmış, laflamak için bunu fırsat bilip sesleniyor; “ne o hocam sizde mi...
.: İnsanlık öldü mü?
Komşusu anlatıyor; “Çok iyi adamdı. Nasıl oldu bilmiyoruz. Akşam öğrendik, beş çocuğunu, karısını bıçakla kesmiş”
O çok iyi adamlar, kadınlar komşumuz, arkadaşımız, yolda, işte karşılaştığımız...
Çocuklarımıza bırakacağımız miras…
Geçmişteki ölüm oruçlarından biliyoruz; artık o kritik günlerdeyiz. 60. güne doğru ölüm haberleri gelmeye başlayacak.
Evet, engelleyemeyeceğiz ölümleri yine. Çünkü bu ülkenin başbakanı bize yalan...