Bazen birilerinin zekâmızla dalga geçtiğini, hafızalarımızı sınadığını düşünüyorum. Yakın geçmişimizde onlarca kez tanığı olduk, şaşırdık, ne diyeceğimizi bilemedik.

Ve alıştık…

Politikacıdan sıradan yurttaşa kadar herkes; en “olmaz” dediğine, karşı çıktığına bir gün sonra hiç karşı çıkmamış gibi sarılabiliyor. Sanki hiçbir şey yaşanmamış onca lafı söyleyenler onlar değilmiş gibi, gündelik yaşmalarına kaldıkları yerden devam edebiliyorlar.

Türban böyle hayatımızın bir parçası oldu. Kart, kurt derken Kürtler doğdu, realitesi kabul edildi. Ardından Kürt sorunu, Kürt Açılımı ağızlarda çiğnen sakız oldu.

Bugünkü hükümetin İslamcı refleksleri gereği, bir süreliğine ötelenecek konular olsa da; onlar da çok geçmeden Türkiye gerçeği olarak kabul edilecekler. Örneğin Alevileri görmezden gelmenin çok da uzun sürmeyeceğini şimdiden söylemeliyiz.

Çünkü dünün tabuları yıkılıyor, görmezden geldiklerimiz, yok saydıklarımız artık görünür olmak için karanlığını yırtıyor.

Dünya monist (tekçi) kafalara sığmayan çeşitliği ve bütün renkleri ile dönüyor…

Yarın öbür gün; ana dilde eğitim ve savunma hakkı da; şimdi kopan bu kızılca kıyamet, ödenen bedeller hiç yaşanmamış gibi hayatımızın bir parçası olacak.

Çağdaş dünyanın çoktan geldiği yere, her konuda olduğu gibi, bu konuda da gecikmeli gelişimiz bir Türkiye klasiği olarak kalacak…

Sistemin içinde büyük alt üst oluşlar, devrimler, olmasına gerek bırakmadan çözülebilecek bu sorunlar bölünme fobisini boşa çıkararak yerini yeni gündem maddelerine bırakarak sürüp gidecek.

Birileri bilerek, isteyerek bizim bu anlamsız tartışmalar içinde kaybolmamızı beklerken kendi çıkarına yelken açacak…

Ancak bu kör inatlaşmalar, sürüp giden tartışma ve anlamsız karşı çıkışlar; her seferinde toplumsal yaşamımızda, eli yetenin uzanıp kaşıyarak kanatacağı yaraların açılmasına neden olacak…

İşin belki, katlanması en ağır yanı ise; bu körlüğün bizi ülke ve dünya gerçeklerinden uzaklaştırıp, aptallık sınırında bir yerde kendi başımıza bırakmasıdır.

Bu durumda eğer hala başarabilirsek; geriye dönüp baktığımızda, geçte olsa her şeyin kanatılacak bu yaraların var edilmesi için bir uğraştan ibaret olduğunu göreceğiz…

 

Hasan KAYA