Gazete haberlerini okurken, Türkiye’den başka yerleri (ülkeleri) de bilen biri olarak; “bunlar bir tek biz de olur” dediğim çok oluyor.
Onlardan biri Radikal İnternet sayfasında karşıma çıkıyor; “Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, MİT’çileri ifadeye çağıran savcının görevini kötüye kullandığı için görevden alındığını söyledi.”
Sanırım bu haberin özetini okuyan herkes “Deniz Feneri Davasını” anımsayarak benim gibi gülümsemeden edememiştir.
İç karartan hazin bir gülümsemedir bu.
Neden mi?
Çünkü bu “görevi kötüye kullanan” savcıların hepsi her nedense Hükümet ve AKP çevresine uzanan davaların savcıları oluyor.
Bu yeni bir durum değil; eskiden daha sık karşımıza çıkan; “devlet güvenliği, devletin kurumlarının yıpratılmaması” olurdu. Bu gerekçe ile açılan davalar engellenir ya da yazan çizenlere davalar açılarak susturulması yoluna gidilirdi…
Bu somut olayda ortalık son derece bulandırıldığı halde mızrağın çuvala sığmayan ucu dışarıda kaldı.
Cemaat ve hükümet arasında iktidar içi kavga, yargı bürokrasisinin eski refleksleri ile Oslo görüşmeleri üzerinden hükümeti yıpratma ve hata darbe hazırlığı içinde olduğu safsataları bile MİT’in (belki de onun arkasında siyasal erkek olarak hükümetin) suç ve suçlu yaratarak, toplumsal muhalefeti susturma yöntemini temel bir yol ve yöntem olarak kullandığını gizlemeye yetmedi.
Tam da bu yüzden, telaş içinde; savcının görevden alınması ile yetinilmeyip, kişiye özel yasal düzenlemeye gidiliyor.
Peki, hangi rejimlerde kişi hak ve özgürlükleri ile insanların yaşam hakkı devletin, iktidar partisinin ve onun çevresinin gerisinde bir yerde konumlandırılır…
Demokratik rejimlerde böyle bir anlayış ve yaklaşım mümkün müdür?
Tabi ki; bildiğimiz klasik demokrasilerde bu türden bir yaklaşım söz konusu dahi olmaz…
Ancak bu sözü edilen durum; “ileri demokrasilerde” olağan bir uygulama olarak karşımıza çıkar…
Türkiye “ileri demokrasi” rejiminin uygulandığı bir laboratuar olarak seçilmiş olduğundan, şimdiden emniyet, yargı, MİT gibi kurumlar ve elbette siyasal erk olarak hükümet; suç ve suçlu yaratılarak; insan hakları ve örgütlenme haklarının yaygın ihlalinin yaşandığı, tutuklamaların yapıldığı ülke olabiliyor.
Yakın bir gelecekte; Ortadoğu’da; yıkılan ve yıkılacak olan diktatörlüklerin yerini alacak olan “ileri demokrasiler” sayısız benzer örneklerini üretecektir…
Bu ileri demokraside muhalif olanları hedef alan devletin, hükümetin ve iktidar partisinin bekası için iş gören, iyi niyetli, görevini laiki ile yerine getiren kolluk kuvvetleri, istihbarat yetkilileri, hâkim ve savcılar bulmakta zor olmayacaktır.
Arada bir kötü niyetli “görevini kötüye kullanan” hükümeti, siyasal erki hedef alanlar çıkarsa onlarında önü hemen görevden alınarak kesilir.
Bu durumda dahi; yargıyı, hala bağımsız ve güvenilir bir kurum olarak sunacak olan, hükümet ve onun ardına sıralanan kalemler çıkarsa şaşırmamak gerekir…
Hasan KAYA
14 Şubat 2012 Salı