“Sensiz olacak” dediğin yerden başlamıştım gitmeye. Gitmem sandığın yerden gidiyordum. Çoktandır farkındaydım, adımın geçtiği yerde, karamsar bir buluttu göğünde dolaşan sessizlik.
Böyle oluyordu.
Bitiyordu.
Hiç beklemediğimiz yerden başlıyordu gitme vakti. Sokaklar tenhalaşıyor, evler sessizliğine çekiliyordu.
Hiç duymadığımız sesleri duyuyorduk. Kapının gıcırdaması, pencereye vuran yağmur tanesi, asmanın terasa uzanan yaprağının hışırtısı. Sessizlik bir ses oluyor her yerinden geceyi dolduruyordu.
Şimdi her şey siyah beyaz bir fotoğrafta savrulan sigara dumanı ile anlatılacaktı geceye.
Hiçbir şey göründüğü gibi değildi. Bütün güzelliklerin sadece güzellik, çirkinliğin sadece çirkinlik olduğu yalnız romanlarda edebiyatın cüretkar diliyle abartılarak ulaşılandı.
Güzel, çirkin, iyi, kötü hep iç içeydi. Ayrılık vaktinde, gitmek ile kalmak birdi.
Anlamak zor değildi. Gitme vaktindeydik. Geceyi kapatıp susarak çıktım karanlığımdan.
Bir başka gece, bir başka karanlıktı yürüdüğüm. Kırık bir kalemle yazılmış bir tarihi vardı, yarım kalmış bütün aşkların. Belli ki kolay olmayacaktı, günler daha ağır, akşamın içime düşen sessizliği daha derin olacaktı.
Olsun.
Hayat birazda böyle bir şeydi zaten.
Söylemesi, kabul etmesi zor, “Keşke” diye başladığımız tümceler de kurduruyordu. Hiç hesapta olmayan, istemediklerimizi de yaşamaya gidiyorduk.
Hasan KAYA
18 Eylül 2016 Pazar