“Nasıl bir Türkiye istiyoruz?” sorusu herkesin kendine sorması yanıtlaması ve tarafını belirlemesi gerekiyor…
Sokaktaki adamdan, siyasetin en tepesindekine kadar herkesin verdiği bir yanıtı olmalı.
Erdoğan hükümeti, bakanları da bu soruya cevap vermeliler.
Ama durun; onlar bu sorunun cevabını her gün ekranlarda, meclis kürsüsünde fazlası ile veriyorlar.
En açık, en net cevapları da icraatları…
Çok sürmez bütün verdikleri cevapları; “Yeni Anayasa” metinde toplayıp, kayıt altına alacaklar…
İsteyen buna önyargı, niyet okuma desin. Bu ülkede yaşayan hiç kimsenin hayrına olmayacak o cevap.
Erdoğan, yurttaşın konuşmadığı, öğretmenin uyuduğu, yazarın, gazetecinin yazmadığı, üniversitelerin susmanın bilimini yaptığı bir Türkiye istiyor…
Bu kadarla sınırlı olsa, katlanılabilir miydik bilmiyorum, ama ne yazık ki; bu kadarla sınırlı değil.
İşçinin, memurun sendikalardan uzak olmasını, hata sendikaların olmadığı, olursa da en “civciv sarısı” olanların kalmasını, muhalefetin sustuğu, susmuyorsa hükümetin dümen suyunda dönmesini, bir tür hükümetin yaptıklarını onaylayan ve halka kabul ettirmede yardımcı yan unsur olmasını istiyor.
Biti mi?
Hayır…
Alevilerin kendini inkâr ettiği, Kürtlerin dillerini unuttuğu bir Türkiye istiyor…
Ortadoğu’da yanan yangının bir parçası olan Türkiye olmakta var o istekler arasında…
Bütün bunlar göz önüne alındığında dindar gençlik isteği çok sıradan ve nahiv bir istek olarak kalıyor…
Böyle bir ülkede yaşamaktan korkmak gerek. Çünkü bu isteklerin ardından, köşeyi dönmekte olan faşizmin ayak sesleri karşılayacak bizi.
Hiç kimse faşizm ila asker postalı sever demesin. İtalyan iskarpini ile de faşizmin kara donlu adamları uygun adım yürürler.
Hasan KAYA
09 Şubat 2012 Perşembe