Türkiye’nin yanlış Kürt politikası eleştirildiğinde, Kürtlerin küresel oyun kurucuların, emperyalizmin elinde bir maşa, en hafif deyimiyle bir oyuncak olduğu, bölgesel politikalarda bu güçlerin yedeğinde hareket ettiği üzerine uzun söylevler dinlersiniz.
Kürtler’den anti emperyalist bir duruş bekleyen, küresel oyun kurucularla bağlarını koparmasını isteyen bu söylevciler, ilk bakışta haklı ve kulağa da hoş gelen sözler söylüyorlar.
Bu görüşlerin sahipleri Türkiye’nin emperyalizmin, küresel oyun kurucularının etki alanın dışında, ona karşı bir yerde durduğunu, durabileceğini varsayıyor. Bu görüşün savunucuları, dönemsel olarak, küresel sermayenin bir kesimiyle yönetim elitinin, (laf dalaşını geçmeyen düzeyde) çelişki ve çatışma içine girmelerini anti emperyalist bir duruş sanıyor ve/veya bize öyle sunuyorlar.
Bunlar, Türkiye’de ki onlarca NATO üssünü, kapitalist emperyalist dünya ile iç içe geçmiş ekonomik, siyasi, askeri birlikteliği, kurumsal ilişkiyi, angajmanı yok saymamamızı bekliyorlar. Etkileri henüz tam olarak geçmemiş olan, Rusya krizinin siyasal ekonomik sonuçlarını, özür dileme noktasına nasıl geldiğini hep birlikte gördük.
Kaldı ki, Rusya emperyalist dünyanın en sınırlı ekonomik ve siyasal ilişki içinde olduğumuz tarafını temsil ediyor.
Bunun en somut kanıtı yine de, Carablus hareketidir. Uzun zaman önce planları yapılan bu hareket, tam da sözü edilen küresel güçler ikna edilemediği için çekmecede tutuldu. Erdoğan’ın 9 Ağustosta Rusya ziyaretiyle bir anlamda izin alındı. Bunun dışında ABD ile hiçbir görüşme yapılmadan, izin alınmadan yapıldığına inanmak zor.
Hepsinden önemlisi bölgede savaşın rotasını, kimin nereye yöneleceğini, kimin nereyi alacağını/kurtaracağını, bu küresel güçler belirliyor. Membic Kürtlerin kurtaracağı kasaba olurken, Carablus Türkiye’ye bırakılıyor. Burada oynanan küresel oyun son derece açık. Kürtler Türkiye ile terbiye edilirken, Türkiye, Kürtlerle tehdit altında tutularak, küresel güçlerin bölgedeki çıkarları garanti altına alınıyor.
Türkiye Fırat’ın doğusunu kırmızı çizgisi olarak ilan ederken, Kürtlerin kırmızı çizgisi Fırat’ın doğusu olarak karşımıza çıkıyor. ABD, Kürtlere, Türkiye ile ilişkilerini zora sokmaması için Fırat’ın doğusuna geçmemesini dayatırken, Türkiye’ye de doğuyu yasaklıyor. Sonra birileri çıkıp bize tek dişi kalmış emperyalizm canavarına karşı, milli birlik beraberlik içinde olmaktan söz ediyor.
Gerçek anlamda anti-emperyalist bir duruş ancak Kürtler ile Türkiye’nin birlikte bölgenin ve bölge halklarının ihtiyaçları doğrultusunda birlikte hareket etmeleriyle mümkün olur. Aksi boş laf olmaktan başka anlama gelmez.
Hasan KAYA
30 Ağustos 2016 Salı