Mum yaksanız, savaştan yana olan bir kişi bulamazsınız. Çünkü barışa karşı çıkmak kolay değildir. İnsanın ya aklından zoru olması lazım ya da; gözünün oldukça kanlı kara…
Benim gözümde barışın güler yüzünden rahatsız olmak demek; insanlıktan çıkmış olmakla eş anlamlıdır. Güzeli unutan, karanlıkta gezen adamların işidir barışa karşı çıkmak.
Fitne fesat içinde, karanlık işlerin adamı olmayı, hile hurdadan iyi anlamayı gerektirir barışa karşı çıkmak.
Bir de; üç kuruşluk çıkarlar için ruhunu şeytana satanların işidir barışa karşı çıkmak.
Barışa karşı çıkanlar bilindiğinin aksine hep yalnızdırlar. Açıktan ne istediklerini diyemez, hep yalana başvururlar. En güzel duygularımızı, en masum yanımızı kullanırlar.
Vatan millet Sakarya olur bazen. Bazen çakıl taşları ile zaman geçirirler. Sonra bir bakmışınız özgürlük savaşçıları ve haksızlığın karşısında dimdik duran adamlar olurlar. Ne zaman oldu bu demeden ardına bayrakları alıp artlarına düşenler önce kendi yüreğini vurur, sonra kardeşini…
Herkes biliyor artık, Fırat’ın her iki yakasında barışa karşı çıkanlar var. Otuz yıl boyunca bu savaş ortamından beslenenler var. Kimi vurgunu vurdu; zengin oldu. Kimi silahların gölgesinde kendini adamdan saydırdı.
Şimdiler de biri durup durup çıkıyor meydana uzun söylevlerde güzel sözler ediyor, kabuksuz yaralarımızı şiirlerle kanatıyor. Sonra dönüp ardını gidiyor, hiçbir şey olmamış gibi.
O ne ilk ne de sonucu… Kimler ne söz vermedi ki; hem de ne sözler… Savaş bitti, bitiyor diyemeden; söz uçtu, gelmedi ardı arkası…
Silahların gölgesinde soluklanırken hiçbir hükmü yoktur edilen kuru sözün… “Bu kadar söz yeter beyler, yeter” deme vaktindeyiz…
Zor değildir aslında barışa giden yol. Kendimiz için istediğimizi, kardeşimiz de olmasa; öteki için isteme yürekliği gösterebilmektir barışa giden yol.
Gerisi lafı güzaftır…
Savaşan, elde silah gezenlerin barış istediğini, yeter dediğini hiç yazmadı tarih… Onlar hep yasakları ile geldiler. Bayrakları bir, dilleri bir, imanları birdi onların… Dediğim dedik bir zorba oldular. Tarih onların döktüğü kan ve gözyaşını, yasakladığı, yaktığı kitapları, kurşuna dizdikleri şiirleri, ateşlere atığı şairleri çok yazdı.
Her savaşta halktır en çok ölen, en çok acı çeken, gözyaşı döken. İşte tamda bu yüzden; gözyaşları barış demeden barış olmaz.
Analar başlarındaki matemin kara eşarbını çözüp atmadıkça savaş meydanına, dinmez bu kan.
Bitmez bu kavga…
Hasan KAYA
25 Mart 2011 Cuma