Ülkemizin uzun yıllardır bir Kürt Sorunu olduğunu biliyoruz. Bu öyle böyle bir sorun değil. Otuz yıl da, 40 bin insan kaybı yaşadığımız bir sorun…

Bu ne anlama geliyor?

Her şeyden önce; kolaycı çözümleri bir kenara bırakmak zorunda olduğumuz anlamına geliyor. Hamasetle çözülecek sorunlardan değil bu.

Bundan böyle bu konular açılıp konuşulunca, kardeşlik üzerine bir dolu laf etmekten vazgeçeceğiz. Dara düşüp, kendini denizde bulanların yılana sarıldığını yapmayacağız. Kız alıp vermişliğimizi geçeceğiz. Ne güzeldir düğün-dernek etmek. Halay halay, omuz omuza, et tırnak olmak demek yok…

Neden olduğunu hemen diyeyim…

Bu boş söylemlerle kaybedecek zaman değil şimdi. Yugoslavya uzak bir örnek değil. Orada da et tırnak teranesi edildi uzun uzun.  Tito, özenle halkları bir birine karıştırdı. Kız alıp vermeleri uç noktalara kadar özendirdi. Ve biliyor musunuz Yugoslavya’da; Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatlar neredeyse aynı dili konuşurlar. Dinsel inançlarının farklı olmaları dışında (Boşnaklar Müslüman, Hırvatlar Katolik Hıristiyan, Sırplar Ortodoks Hıristiyan’dırlar) kökensel ve dilsel akrabalık, kız almalar vermeler, et tırnak olmalar hiçbir işe yaramadı…

Şimdi sayın bakalım kaç Yugoslavya var…

Tam zamanı, eğri oturup düşüneceğiz. Doğruları bulmanın başka yolu yok… Önce “et” kimdir, uzaması dahi beklenmeden kemirilen, yenen “tırnak” kim sorusunun cevabını ağzımızda gevelemeden vermek zorundayız…

Aynı ülkede, aynı devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan insanlardan hangilerinin “et” (asli unsur,)  hangilerinin “tırnak” (eklemlenen) olduğuna kim, neye göre karar veriyor…

Çok uzak değil, Balkanların az ötesi Avrupa… Hiçbir Avrupa ülkesinde, hiçbir kesimin/grubun kendisini diğerinden üstün aynı zamanda ülkenin, devletin sahibi gibi gördüğüne tanık olamazsınız.

Herkes yasalar karşısında eşittir. Hiç kimsenin, hiçbir grubun, etnisitenin bir diğerinden, kendisi gibi düşünmesini, kendisi gibi duyumsamasını isteme hakkı yoktur.

Hiçbir Avrupa ülkesinde yurttaşlık; ten, boy, kilo, göz rengi ve eğitim düzeyine göre belirlenmez. Irki ve etnik kimliklere göre saptanmaz. Devlet hiçbir etnik kimliğin kendini, diğerlerine dayatılmasına izin vermez.

Vatandaşlık kişi ile devlet arasındaki hukuksal bağdır. Yasalarca belirlenmiş görevler ve haklardan oluşur. Kişi istediğinde devlet ile yaptığı sözleşmeyi değiştirme hakkına sahiptir. Etnik, dinsel kimliklerin bu anlaşmada etkisi olmaz.

Günümüzde yurttaş olmayı bir etnik kimlikle tanımlayan hiçbir demokratik hukuk devleti yoktur… Demokratik hukuk devleti normlarına sahip ülkelerde; ulus tanımı etnik bir kimlikle ifade edilmez. Bundan özenle kaçınılır…

Bunu yapmazsanız ne olur?

Bizde olduğu gibi; sorunlu bir alanı kendi ellerinizle yaratmış olursunuz. Bu birilerinin diğerlerinden kendini üstün, ayrıcalıklı görmesine, kendini diğerlerine dayatmasına, ülkenin ve devletin sahipliğine soyunmasına yol açar.

Sonuç: birilerinin kendilerini can ilan etmesi olur. Yakaladığı her fırsatta “Et benim” der… Ölü dokudan oluşan tırnak ötekiler olur. Bu anlayışla tırnağı törpüleme, cilalayıp, rengin renk ojeleme keyfiliğini kullanır.

Hatta, canı sıkıldığında kemirip köreltir ve milim uzamasına izin vermez…

Bütün bunlar; şehirli bir sarışının yurttaşlık algısındaki çarpıklıktan kaynaklanan; kendini dağdaki çobandan daha üstün görmesi kadar aptalca ve ondan çok daha tehlikelidir.

 Hasan KAYA

12 Aralık 2009, Cumartesi

..